TRT RADYODA DİLİMİZİ KÜLTÜRÜMÜZ...

TRT RADYODA DİLİMİZİ KÜLTÜRÜMÜZÜ KONUŞTUK

16/03/2025

TRT Çukurova Radyo programında, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneğine ait faaliyetleri ve Dilimizi Doğru Kullanma konusunda, Mersin Üniversitesi öğrencilerine yönelik yaptığımız yarışma hakkında konuştuk. 

 

16 Mart 2025 Pazar günü saat 12.00 de yapılan programa katılan Şube Başkanımız Muharrem Köse programcı Muhammed Kalem’in sorularını cevapladı.

 

Derneğimizin Genel Merkez ve Şubelerinin kuruluş tarihçeleri hakkında bilgi veren Şube Başkanımız Muharrem Köse’nin, karşılıklı soru cevap şeklinde geçen programda verdiği mesajlar özetle:

 

Konuşmalarımızda sözlerimize ne kadar dikkat ediyoruz? Sözcük seçiminde mantıklı davranıyor muyuz?

Uzun süredir iletişimlerimizi Vatsap ile, İnstagram ile kısa mesajlarla yapar olduk. Ev içinde bile bu dijital oyuncaklarla iletişim kuruyoruz. Doğum günü kutlamalarımızı, sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, hiçbir duygu kırıntısı taşımayan ekran alıntılarıyla paylaşıyoruz.

Bilerek veya bilmeyerek günlük konuşmalarımız uydurma kelimelerle dolmaya başladı. Daha da vahimi, “evet” in yerini “yes” ler , “okey” ler aldı, vedalaşmalarımız “bye bye” larla yapılır oldu. 

Farkına varılmadan günlük hayatımıza giren İngilizce karışık uydurma kelimelere bir bakar mısınız: Check (kontrol) etmek, deadline (son teslim tarihi), meet (tanışmak-karşılaşmak) gibi daha birçok uydurma kelimeler… Halbuki hepsinin Türkçemizde karşılığı var. Ama özenti, hele İngilizce özentisi böyle bir şuur kaybı demek ki.

Özellikle sosyal medyada, bu durum daha yaygındır. Örneğin story çekmek veya story paylaşmak. Arkadaşlarınızla buluştunuz diyelim, selfie çekmek. Reels paylaşmak. Sizlere de hepsi tanıdık geldi değil mi? Oysaki hepsinin dilimizde bir karşılığı var. Bu kötüye gidişin bir sebebi de dilimizin gücünü bilmemekten ve millî bilincimizin giderek zayıflamasından kaynaklanmaktadır. 

 

Bugün dilimiz her geçen gün biraz daha bozulmakta ve başı sonu anlaşılmaz konuşmaları pek çok yerde görmekteyiz. Dilimize karşı bu dikkatsizlik ve plaza dili özentisi, maalesef iş adamlarımızı ve esnafımızı da etkilediğinden; şehirlerimizin cadde ve meydanlarında dolaşıldığı zaman, mağazaların isimlerinde nasıl bir dil kirliliği olduğunu hepimiz görüyoruz.

Bugün dilimizin karşı karşıya kaldığı çeşitli sorunları vardır ama bunu yalnız dil sorunu olarak görmemek gerekir. Küresel sömürücü güçlerin bilinçli çabalarının da farkında olmalıyız. Son yıllarda internet medyası yoluyla Türkçemize öyle çok yabancı kelime sokulmuştur ki farkında bile olamıyoruz. Burada asıl kaybettiğimiz dilimiz değil aslında, milli kimliğimizdir. Konuşmalarda öylesine uydurma kelimelerle cümle kuruyoruz ki, biraz düşününce bunu ben mi söyledim diye şaşırdığımız bile oluyor. 

Halbuki böyle uydurma kelimeler yerine, plaza dili yerine; köklü medeniyetimizden kelimeleri ön plana çıkarmalı, yüzlerce yıllık akıp gelen dilimize sahip çıkmalıyız.

Üstelik Türkçemiz dünya üzerinde, 220 milyon konuşanı ile 5 büyük dil arasındadır. Çince, İngilizce, İspanyolca, Hintçe ve Türkçe olarak dünyanın en büyük dilleri arasında olan dilimize sahip çıkmak milli bir görevdir. Hiç gereği yok iken özenti davranışlarla konuşmalarımıza İngilizce kelimeler sokuşturmak, uydurma kelimeler kullanmak aslında kendimize saygısızlıktır. 

 

DİLİMİZİ NE KADAR DOĞRU KULLANIYORUZ?

Dilini geliştirip zenginleştiremeyen, yabancı dillerin istilasından koruyamayan milletler ne millî bir kültür oluşturabilir ne de oluşmuş kültürlerini koruyabilirler. Dildeki bu yozlaşma ve yabancılaşma, zamanla bütün değerlerin yok olmasına ve millî birliğin de zarar görmesine sebep olur.

Unutmayalım: 

Türkçemiz her biri çok mühim dört tehlike ile karşı karşıyadır: 1-Yabancı kelime istilası (efor, adaptasyon, makro mikro), 2-Uydurma kelimeler (atıyorum, sallıyorum, aynen), 3-İnternet Türkçesi (Likeladım, story paylaşmak, hashtag-başlık etiketi), 4-Yabancı dille eğitim. (Dikkat ediniz yabancı dil eğitimi demiyorum. Yabancı dil eğitimi başka, yabancı dilde eğitim başka)

Bugün konuşmalarda, özellikle yabancı dil özentisiyle dilin yozlaştığını üzüntüyle görüyoruz. Hiç gereği yok iken kullandığımız İngilizce kelimelere bir bakar mısınız; 

Örneğin:

Türkçesi “uyum” var iken yerine İngilizce olarak “adapte”, Türkçesi “çaba” var iken yerine İngilizce “efor”, “büyük” yerine "makro", “küçük” yerine "mikro", gibi pek çok kelimenin Türkçesi yerine, yabancı dillerdeki karşılıklarını kullanır hale geldik. İşte böyle böyle şuur kaybı yaşıyoruz. 

Bu kötü gidişi mutlaka bir yerde durdurabilmeliyiz. Burada üstat Necip Fazıl’ın meşhur şiirindeki gibi seslenmek istiyorum:

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak… Heyecanıyla dilimize hepimiz sahip çıkmalıyız. Bu ülkenin okuyanı yazanı olarak bu noktada hepimiz sorumluluk almalıyız. 

Geçmişten alınan derslerle dil konusunda ilkeli davranmalıyız. Yüzyıllardır kullandığımız Türkçe ve Türkçeleşmiş kelimeler var iken, yerine yabancı kelimelerin kullanılması doğru değildir. Eğer başka bir dilden kelime almak mecburiyetinde kalınırsa, o kelime Türkçeleştirilerek, hemen her vatandaşımızın kolayca telaffuz edebileceği şekilde alınmalıdır. Ve alınmaktadır. 

Nitekim, başta Arapça ve Farsça olmak üzere birçok dünya dilinden Türkçeye kazandırılan kelimelerden rahatsız olmuyoruz. Çünkü büyük medeniyetler ortaya koyan hiçbir millet kelime ırkçılığı yapmaz. Biz de üç kıtaya hükmetmiş bir imparatorluğun varisleriyiz. Bin yıllık komşu olduğumuz milletler ile beşerî münasebetlerimizden dilimize nice nice kelimeler girmiştir. Hayatın akışında gelişen bu kültür alışverişini bir zenginlik olarak görüyoruz. Alınan o kelimelerin tamamı, bin yıl içerisinde, yazılışı ile telaffuzu ile bizim öz malımız hâline gelmiştir. 

Bugün ise derdimiz, bütün bu zenginliklerimizin farkında olmadan İngilizce özentisi yüzünden dilimizin yozlaşmasıdır. Üzüntümüz, konuşmalarımıza, yes, okey, makro, mikro kelimelerinin doluşmasıdır. 

Son zamanlarda çokça karşılaştığımız uydurma kelimelere bir bakar mısınız; atıyorum, sallıyorum, aynen, likeladım. 

Halbuki:

Her sözün başında atıyorum demek yerine örneğin diyebiliriz, mesela diyebiliriz. Aynen demek yerine katılıyorum, bende öyle düşünüyorum diyebiliriz. Bir de son zamanlarda ortaya çıkan likeladım sözcüğü ne kadar da uydurma; kelimenin yarısı İngilizce aslıyla yarısı da Türkçe ek yapısında. Tam bir şuur kaybı kelime, halbuki likeladım demek yerine beğendim diyebiliriz, çok hoş diyebiliriz.

Uydurma kelimelerin yanında bir de plaza dili olarak ortaya çıkan her türlü yozlaşma, milli kültürümüze zarar vermektedir. Büyük medeniyetler kuran bu aziz milletin evlatları olarak; “kendisi olamayan özenti bir toplum” görüntüsünü hak etmiyoruz. İşte bunun için bir kez daha Necip Fazıl’ın diliyle seslenmek istiyorum:

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!

Dilimize sahip çıkmak sadece dilcilerin, Türkçe öğretmenlerimizin görevi değil, Dile sahip çıkmak, hepimiz için bir vatandaşlık görevidir. Bugün İngilizce ve Türkçe karışımı uydurma cümlelerle konuşulmasını toplumda yaymaya çalışan zararlı yayınlara ve kötü niyetli küresel etkilere karşı hepimiz uyanık olmalıyız.

Çünkü Dil demek Vatan demektir. Dilimizi kaybettiğimizde milli kimliğimizi de kaybederiz. Bakınız geçmişte büyük bir medeniyet kuran Sümerler başta olmak üzere birçok millet tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Çünkü dillerini kaybetmişler, çünkü kültürlerini koruyamamışlardır.

 

PEKİ BİZLER NE YAPABİLİRİZ?

Ülkemiz adına bu üzücü durumu engellemenin iki yolu vardır. Bunlardan birincisi insanımızı Türkçe konusunda bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, ikincisi ise Devlet kurumlarının, sanat ve medya temsilcilerinin toplumun kültürel yapısına yönelik bu yöndeki çalışmalarını desteklemektir.

İşte tam da bu noktada, tek başımıza bir vatandaş olarak, ya da yerine göre sivil toplum kuruluşları ile birlikte yapabileceklerimiz olduğunu bilmeliyiz. Dilimize sahip çıkmaya önce aileden başlamalıyız. Çocuklarımız, eşlerin birbiriyle güzel konuştuğu sıcak yuvalarda büyümelidir.  Ailede kitap okuma alışkanlığı olmalıdır. TDK sözlüğüne daha sıklıkla başvurmaktan çekinmeyelim. Böyle böyle kelime hazinemizi zenginleştirebiliriz. Her şeye rağmen konuşmalarımıza istemeden de olsa uydurma kelimeler karışabilecektir. Bunlara takılmayalım. Elimizden geldiğince hassasiyet gösterelim. Önemli olan, dil konusunda toplumsal bilinci hep beraber ayağa kaldırabilmektir.

Unutmayalım; asıl tehlike nesillerin birbirini anlayamaz hale gelmesidir. Bu konuda yalnız uydurma kelimelere karşı olmak yetmez, topyekûn bir küresel zorbalıkla karşı karşıya olduğumuzu, küresel bir kültür emperyalizmi ile karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz. Dilimiz ve kültürümüz başta olmak üzere milli kimliğimize yapılan saldırılara karşı koymak, toplumun her kesimini bu konuda şuurlandırmak gerekir. Bunu yaparken de işe dil ve tarih sevgisi ile başlamalıyız.

Sözün özü, önce kendimizden başlayarak duyarlı ve sorumlu davranmalıyız. Bir tek benim düzelmem neyi değiştirir ki demeyelim. Tarihimizde nice bir kişilerle başlayan güzellikler yaşanmıştır. Unutmayalım; Dilimiz Kimliğimizdir.

 

YARIŞMA

Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Mersin Şubesi olarak, Mersin Üniversitesi ile ortaklaşa düzenlediğimiz yarışmalarımızda bu yıl; 

DİLİMİZİN DOĞRU KULLANIMI” konulu video içerik üretme yarışmasına karar verdik. “DİLİMİZİN DOĞRU KULLANIMI” konulu bu yarışma ile bir STK olarak dilimizin zenginliklerine dikkat çekmek istedik. Köklü medeniyetimizden kelimeleri ön plana çıkarmak istiyoruz. 

Yarışmada “DİLİMİZİN DOĞRU KULLANIMI” konulu Video İçerikler, 1 dakikayı geçmeyen eserler olacak. 

Öğrencilerimizden, uydurma kelimeler ve dilimizin yanlış kullanılmasına karşı sözünde ve sohbetinde güzel konuşmanın değerine dikkat çeken video içerik üretmelerini bekliyoruz. 

AMACIMIZ                                                                                                                                   

Gençlerimizin Türkçeyi güzel konuşmalarıdır. Kültürümüzü ve dilimizi yozlaştırmaya yönelik akımlara karşı şuur kazanmalarıdır. Ayrıca video içerik üretme becerileri için kendilerine fırsat vermektir. 

Gençlerimiz bu yarışmaya katıldıklarında, dil, edebiyat ve kültürümüze ait değerlerimizle ilgili yeteneklerini gösterme fırsatı bulacaklardır. 

Bu vesileyle Para ödüllü olan bu yarışmamıza, bizi dinleyen tüm öğrencilerimizi bir kez daha davet ediyorum. Yarışmaya; Mersin Üniversitesinde öğrenim gören tüm öğrenciler katılabilecektir

(Eserlerin En Son Teslim Tarihi: 18/04/2025 CUMA)

 

Bütün bu çalışmalarımızda önemli desteğini gördüğümüz MEÜ Rektörü Prof. Dr. Erol Yaşar Hocamıza buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. 

Yine Derneğimizin kurucusu Dr. Mustafa Erim başkanımıza maddi manevi destekleri için ayrıca teşekkür ediyorum.

Siz değerli TRT yetkililerine bize bu fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum.

En önemli teşekkürü aslında yarışmamıza ilgi gösteren sevgili Mersin Üniversitesi öğrencilerine ve bizi radyoları başında sabırla dinleyen değerli vatandaşlarımıza yapmalıyım. Sağ olunuz var olunuz. 

Galeri